Erdoğan-Ergenekon koalisyonun uluslararası ortamın uygunluğundan yararlanarak sürdürdüğü saldırgan politikasında sonuna geldiğini belirten gazeteci Çetin, ‘İçinden geçtiğimiz dönem Türkiye ve AKP bakımından gerilimli ve zor bir süreç olacaktır’ dedi
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye yaptığı üst üste ziyaretler ile “Milli görüş” geleneğinin sürdürücülerinden Saadet Partisi’nin (SP) Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk ile görüşmesi, “ittifak” tartışmalarını yeniden gündeme getirdi. Bir yandan tartışmalar sürerken, diğer yandan HDP’ye yönelik baskılarla birlikte “kapatma” çağrıları yapılıyor.
Siyasette yaşanan gelişmeleri Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Selman Güzelyüz’e değerlendiren gazeteci-yazar Ferda Çetin, iktidarın, büyüyen sorunlar karşısında muhalefet partileri gibi mağduriyet devşiren bir siyaset yürüttüğünü belirterek, “Bu durum artık hükümet edemediklerini kanıtıdır” dedi.
Cumhur İttifakı’nın gidişatını değinen Çetin, ittifakın esas büyük ortağının 2015’ten itibaren Ergenekon olduğuna işaret etti. 17 Ekim 2020’de Bodrum Yalıkavak’ta Susurluk’un kilit isimleri Engin Alan, emekli Albay Korkut Eken, organize suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı ve eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar’ın yer aldığı fotoğrafı hatırlatan Çetin, Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ, Türkye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın kadraja girmediğini ileri sürdü.
Avrasyacı strateji
Ergenekon’un, Suriye, Irak, Libya, Akdeniz ve Karabağ’da Erdoğan’ın arkasındaki güç olduğunu ifade eden Çetin, “Türkiye’nin Avrasyacı stratejisinin sahibidir. 2016 kontrollü darbesinin ardından AKP’nin asli ortağı haline gelen Ergenekon, MHP’yi de AKP’nin ortağı olmaya zorlayan güçtür. Erdoğan’ın, ‘hukuk’ ve anayasal reform açıklamasına Devlet Bahçeli’nin anında karşılık vermesi, AKP-Ergenekon restleşmesinin ilk raundudur. Hukuk ve anayasal reform son 6 yılda iyiden iyiye gerilen Türkiye-ABD, Türkiye-Avrupa Birliği ilişiklerinin yeniden normalleştirilmesi çağrısıydı. Bu girişime anında karşılık verilmiştir. Bu gerilimin artarak büyümesi sürpriz olmayacaktır” diye konuştu.
Hem içerde hem de dışarda Erdoğan sıkıştı
İktidarın “çift taraflı mengeneye sıkışmış durumda” olduğunu söyleyen Çetin, “Bir yandan bugüne kadar süregelen ABD-Rusya denge ilişkisinde sona gelinmiş olması, diğer yandan 2015 yılından beri koalisyon ortağı olduğu MHP-Ergenekon ittifakı ile yaşadığı ciddi sorunlar var. Cumhur İttifakı, ABD Başkanı Trump ve Rusya Devlet Başkanı Putin’in aynı andaki paralel desteği ile ayakta kalıyordu. Trump yönetimi, Erdoğan’ın ve Türkiye’nin ABD ve Batı karşıtlığını, NATO yükümlülüklerine aykırı tutumlarını, Rusya ile yapılan askeri anlaşmaları ciddi bir sorun olarak gündemleştirmedi. Joe Biden’in başkanlığı ile bu ilişkilerin eskisi gibi gitmeyeceği açıktır. Türkiye’nin aynı anda Rusya’ya, İran’a, NATO ve ABD’ye aynı mesafede ve eşit ilişkiler içinde olması ne mümkün ne de gerçekçidir. Son 10 yılda uluslararası siyasetin yarattığı dengelerden yararlanan Erdoğan-Ergenekon koalisyonu, dengenin yıkılmasıyla tercihini netleştirmek zorunda kalacaktır. İçinden geçtiğimiz dönem Türkiye ve AKP bakımından gerilimli ve zor bir süreç olacaktır” diye belirtti.
Çetin, Cumhur İttifakı’nın içine girdiği sıkışmışlığın en önemli sebebinin ise Kürtlere yönelik sürdürülen inkâr ve imha uygulamaları olduğunu söyledi.
Stratejik derinlik politikasının çöküşü
AKP’nin “Ortadoğu’nun lider ülkesi” olarak kendi dinamizmini uluslararası dinamizmin potasında bir güç parametresi haline dönüştürme stratejisinin yenilgiye uğradığını söyleyen Çetin, “Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu döneminde hazırlanan, Ergenekon ve Kızılelmacılar tarafından master planı yapılan ve Tayyip Erdoğan eliyle hayata geçirilen ‘Stratejik derinlik’ politikası, Kürt Özgürlük Hareketi tarafından ‘stratejik çukur’a dönüştürülmüştür” şeklinde konuştu.
Uluslararası güçlerin payı
Türkiye’ye yaptırımların beklendiği NATO toplantısı ve AB Liderler Zirvesi’nden çözüm beklentisinin yanlış olduğunun altını çizen Çetin, “Tayyip Erdoğan’ın tek adam rejimi inşa ederek kuvvetler ayrılığını, hukuku ve yasaları ortadan kaldırması ve Türkiye’yi bir cezaevine dönüştürmesinde ABD’nin, Avrupa Birliği’nin, Avrupa Konseyi’nin büyük ve belirleyici payı vardır” dedi.
Mücadele AKP-MHP faşizmine karşı
Çetin, Millet İttifakı’nın HDP desteğiyle İstanbul, Ankara, Mersin, Adana başta olmak üzere büyükşehirlerin çoğunda AKP’nin 20 yıllık yerel iktidarını sona erdirdiğini hatırlattı. Çetin, CHP, İyi Parti ve Saadet Partisi’nin HDP’nin stratejik ittifak partileri olmadığını, parlamentoda veya parlamento dışında, zaman zaman şartların oluşturduğu zımni ve fiili birliklerin, istisna ve geçici olduğunu söyleyerek, “HDP kendisini Millet İttifakı’na mecbur ve mahkûm gören ruh hali ve yaklaşımı içinde değildir, olmamalıdır. Bu bakımdan, iktidar partileri ile olduğu gibi, sistem partileri olan CHP ve İyi Parti’yle de ideolojik, politik mücadele içindedir. Ancak esas mücadelesini AKP-MHP faşizmini yıkmaya hasretmelidir. Temel-tali diyalektiği ve çelişkisi de bunu gerektirir” dedi.
Kürt soykırımı sürdürülmek isteniyor
Çetin, şu değerlendirmelerde bulundu: HDP, devlet-hükümet projesi temelinde bir yandan Kürtlerden kopartılmak diğer yandan Kürtlere mahkum edilmek istenmektedir. HDP, bu baskılama yoluyla Kürt halkının ve mücadelesinin stratejik ittifaklarından koparılarak ve daraltılarak klasik bir ‘Kürt partisi’ haline dönüştürülmek istenmektedir. Bu yolla ve esas olarak, Kürt Halk Önderi Öcalan’ın demokratik ulus projesi boşa çıkarılarak, sürdürülegelen ulus-devlet sistemiyle Kürt sorununun çözümü engellenerek, Türkiye toplumunun desteği ile Kürt soykırımı sürdürülmek istenmektedir.
HABER MERKEZİ